“TÖDÜRGE GÖLÜ SULAK ALANI YÖNETİM PLANI” PLAN KARARLARI
Tödürge Gölü Sulak Alan Yönetim Planı plan kararlarına aşağıda yer verilmiştir.
- Sulak Alanların Korunması Yönetmeliği hükümleri çerçevesinde Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü koordinasyonunda, Ulusal Sulak Alan Komisyonu’nun (USAK) görüşü alınarak Orman ve Su İşleri Bakanlığı tarafından onaylanan Tödürge Gölü Sulak Alan Koruma Bölgeleri’ni gösteren 1/25.000 ölçekli harita ile yönetmelikte tanımlanan Uygulama Esasları, Yönetim Planı ile bir bütündür. Yönetim Planı’nın onaylanmasının ardından yönetmelik gereği alınan tüm kararların yürürlükte bulunan tüm fiziki planlara (1/25000 ölçekli Çevre Düzeni Planı, 1/5000 ve 1/1000 ölçekli İmar Planları) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve bağlı kuruluşlarla Orman ve Su İşleri Bakanlığı XV. Bölge Müdürlüğü Sivas Şube Müdürlüğü tarafından entegrasyonu sağlanacaktır.
- Tödürge Gölü Tampon Bölge Sınırları içinde yer altı suyu talepleri Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın iznine tabidir.
- Tödürge Gölü Tampon Bölge sınırları içinden geçecek karayolu, demiryolu ve enerji iletim hatları gibi alt yapı yatırımları Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın uygun görüşü alınarak gerçekleştirilebilir.
- Tödürge Gölü tampon bölge sınırları içinde gölün peyzaj bütünlüğünü bozacak maden ocakları açılamaz ve işletilemez.
- Tödürge Gölü Sulak Alan Koruma Bölgeleri Tampon Bölge sınırları içinde kalan köylerin gelişme konut alanı talepleri, Sulak Alanların Korunması Yönetmeliği kapsamında Orman ve Su İşleri Bakanlığı XV. Bölge Müdürlüğü Sivas Şube Müdürlüğü’nce değerlendirilerek karara bağlanır.
- Tödürge Gölü Tampon Bölge Sınırları’nda bu planda ve yönetmelikte yer almayan faaliyetler Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın iznine tabidir. İzne tabi faaliyetler için Bakanlık ihtiyaç duyması halinde Yerel Sulak Alan Komisyonu’nun görüşünü alabilir.
- Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü’nden izin alınmak kaydıyla, Sulak Alan Koruma Bölgeleri Sınırları içinde günübirlik kullanım amaçlı yerler, idare, ziyaretçi merkezi, kuş gözlem kuleleri, doğa koruma merkezi, doğa eğitim alanı, yöresel ürün satış standları vb tesisler yaptırılır, işletilir veya işlettirilebilir. Söz konusu bu tesislerin işletilmesi ve/veya işlettirilmesi 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu çerçevesinde yaptırılabilecektir.
SULAK ALAN YÖNETİM PLANLARININ HUKUKİ DAYANAĞI
Anayasamızın 90. Maddesinde yer alan "Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmalar, kanun hükmündedir. Bunlar hakkında anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesi’ne başvurulamaz" ibaresi gereğince uluslararası sözleşmeler yasa niteliğinde olup, sözleşme hükümlerine göre başta Ramsar listesine dâhil edilen alanlarımız olmak üzere ülkemizdeki tüm sulak alan ekosistemlerinin korunması gerek ulusal, gerekse uluslararası düzeyde taahhüt edilmiştir.
Sözleşmenin 3.1. Maddesi gereğince sözleşmeye taraf ülkeler, planlamalarını listeye dâhil ettirdikleri sulak alanların korunmasını geliştirecek ve ülkelerindeki diğer sulak alanların mümkün olduğu kadar akılcı kullanılmasını sağlayacak şekilde formüle edecek ve uygulayacaklardır.
Ramsar Sözleşmesi’nin, taraf ülkelerce uygulanabilmesi için Kanada'nın Regina kentinde düzenlenen 3. Akit Taraflar Toplantısı’nda sulak alanların akılcı kullanım kavramı "sulak alanların insan yararı için, ekosistemin doğal özelliklerini devam ettirilebilmesini sağlayacak şekilde sürdürülebilir olarak kullanılmasıdır" şeklinde tanımlanmıştır.
Sürdürülebilir kullanım ise, "sulak alanların şimdiki nesillere azami ve devamlı yararlar sunabilecekleri ve aynı zamanda gelecek nesillerin ihtiyaçlarını ve özlemlerini karşılayabilme potansiyellerini devam ettirebilecekleri şekilde kullanılması" olarak tanımlanmıştır. Sözleşmenin yürütülmesi ve takibi için her üç yılda bir Akit Taraflar Toplantısı düzenlenmektedir. Bu toplantıların altıncısı Avustralya'nın Brisbane kentinde yapılmış ve bu toplantıda "1997-2002 Yılları İçin Strateji Planı" hazırlanarak, tüm taraf ülkelerce uygulanmak üzere tavsiye kararları olarak benimsenmiştir. 7. Akit Taraflar Toplantısı ise Costa Rica’nın San Jose Kentinde yapılmış, “Sulak Alanların Korunması ve Akılcı Kullanımı için Ramsar Yeni Yönetim Planı Rehberi” kabul edilmiş ve üye ülkelerden bu rehber doğrultusunda her bir sulak için yönetim planlarını hazırlamaları talep edilmiştir.
Görüleceği üzere sulak alan yönetim planı hazırlanmasının uluslararası dayanağı Ramsar Sözleşmesi’dir.
Ulusal mevzuatımızda da Sulak Alan Yönetim Planları için güçlü hükümler bulunmaktadır. 4856 sayılı Çevre ve Orman Bakanlığı Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun’un 13. maddesinin (c) bendinde “Yaban hayatı ve kara av kaynakları ile orman içi su kaynakları, dere, göl, yaban hayatı ve kara av kaynakları ile orman içi su kaynakları, dere, göl, gölet ve sulak alanların ve hassas bölgelerin korunması, geliştirilmesi, kara avcılığının düzenlenmesi, av kaynaklarının işletilmesi ve kontrolü ile ilgili her türlü etüt, envanter, plânlama, projelendirme, uygulama ve izlemeye ilişkin iş ve işlemleri yapmak ve yaptırmak, bu hizmetlerle ilgili tesisleri kurmak ve kurdurmak” hükmü gereği sulak alanların yönetim planlarının yapılmasında Çevre ve Orman Bakanlığı görevli kılınmıştır.
Ayrıca, 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun 9. maddesi (c) bendinde “Ulusal mevzuat ve taraf olduğumuz uluslararası sözleşmeler ile koruma altına alınarak koruma statüsü kazandırılmış alanlar ve ekolojik değeri olan hassas alanların her tür ölçekteki planlarda gösterilmesi zorunludur. Koruma statüsü kazandırılmış alanlar ve ekolojik değeri olan alanlar, plan kararı dışında kullanılamaz” hükmü planlamaya atıf yapmaktadır.
Yine aynı kanunun 9. maddesi (e) bendinin birinci paragrafında “Sulak alanların doğal yapılarının ve ekolojik dengelerinin korunması esastır. Sulak alanların doldurulması ve kurutulması yolu ile arazi kazanılamaz. Bu hükme aykırı olarak arazi kazanılması halinde söz konusu alan, faaliyet sahibince eski haline getirilir.”
İkinci paragrafında “Sulak alanların korunması ve yönetimine ilişkin usul ve esaslar ilgili kurum ve kuruluşların görüşü alınarak Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle belirlenir” hükümleri gereği sulak alanların korunmasındaki ulusal mevzuat pekiştirilmiş ve yönetmeliğe atıf yapılarak sulak alan yönetim planlarının da yasal alt yapısını güçlendirmiştir.
30 Ocak 2002 tarihinde yayımlanarak daha sonra 17.05.2005 tarihinde revize edilerek yürürlüğe giren Sulak Alanların Korunması Yönetmeliği’nde ise Sulak Alan Yönetim Planı: “Sulak alanların akılcı kullanımını sağlamak üzere koruma, kullanım, araştırma, izleme ve denetim gibi etkinliklerin ve tedbirlerin tümünü bütüncül bir yaklaşımla tanımlayan planlar” olarak tanımlanmıştır.
Aynı yönetmeliğin “Yönetim Planlarının Hazırlanması ve Uygulanması” başlıklı 26. maddesinde “Bakanlıkça, “Ramsar Sözleşmesi Sulak Alan Yönetim Planı Rehberi” esas alınarak, uluslararası öneme sahip her bir sulak alan için yönetim planı yapılır veya yaptırılır” hükmü ile yönetim planının nasıl yapılacağı tanımlanmıştır.
Yönetim planlarının hazırlanması sürecine, ilgili bakanlıkların, valiliklerin, yerel yönetimlerin, gönüllü kuruluşların ve bilim adamlarının katılımı sağlanır. Yönetim planları ile kara avcılığı ve su ürünleri avcılığına ilişkin özel düzenlemeler yapılabilir.
Yönetim planları, Ulusal Sulak Alanlar Komisyonu’nun görüşü alınarak Bakanlığın onayını takiben yürürlüğe girer.
Uygulamadan sorumlu kurum ve kuruluşlar ile gerçek ve tüzel kişiler bu plan hükümlerine uygun işlem yapmakla yükümlüdürler.
Ülkemizde sulak alanların yönetim planları için en önemli yasal alt yapı: “Valilikler; mahalli çevre kurulları ve yerel sulak alan komisyonları vasıtasıyla yönetim planlarının uygulanmasını, sürekli ve etkin bir izlemenin yapılmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır ve düzenlemeleri yapar” hükmüdür.
Ayrıca Ramsar Sözleşmesi 2003-2008 Strateji Planı çerçevesinde hazırlanan ve Ulusal Sulak Alan Komisyonu tarafından onaylanarak 2003 yılı başında yürürlüğe giren “2003-2008 Ulusal Sulak Alan Stratejisi”nin hedefi “sulak alanların korunmasını ve akılcı kullanımını sağlamak” olarak belirlenmiş ve stratejide “Ramsar alanlarının yönetim planları ve izlenmeleri” hedefi konulmuştur.
TANIMLAMA
Genel Bilgiler
Alanın Tanımı ve Sınırları
Sivas İç Anadolu'nun doğusunda yer alan büyük bir ilimizdir. Komşu illeri Tokat, Ordu, Giresun, Erzincan, Malatya, Kahramanmaraş, Kayseri ve Yozgat’tır.
Sivas ilinin ilçeleri; Akıncılar, Altınyayla, Divriği, Doğanşar, Geremek, Gölova, Gürün, Hafik, İmralı, Kangal, Koyulhisar, Suşehri, Şarkışlı, Ulaş, Yıldızeli ve Zara'dır.
İç Anadolu'nun yüksek platoları üzerinde başlayan ve doğuya doğru yükselen il alanı; kuzey, doğu ve güneydoğuda dağlık ve sarp bir kesimle son bulmaktadır. İlde Kuzey Anadolu sıradağlarının uzantısı olan Köse Dağları, Torosların kuzey kollarından Tecer Dağları ve İncebel Dağları, Akdağlar, Yama Dağı yer almaktadır. Uzunyayla ve Meraküm platoları, ayrıca Kızılırmak, Kelkit, Çaltı vadileri önemli coğrafi oluşumlardır. Önemli akarsuları Kızılırmak, Kelkit Çayı, Tozanlı Çayı, Çaltı Çayı ve Tohma Çayı’dır.
Coğrafik olarak Tödürge (Demiryurt) Gölü, Kızılırmak kanyonunun çıkışındaki Tödürge (Demiryurt) Köyü’nün ve Sivas-Erzincan karayolunun (E–23) kuzeyinde yer alır. İl merkezine 50 km. uzaklıktaki göl, Hafik ilçesi sınırları içinde bulunan Büyük ve Küçük Lota Gölleri’nin uzantısında ve yaklaşık 10 km doğusuna yerleşmiştir. Koordinatları 390 53' kuzey ve 370 36' doğu olan Tödürge Gölü, Sivas il merkezine yaklaşık 56 km uzaklıktadır. Deniz seviyesinden yüksekliği 1295 m olan gölün yüzey alanı 350 ha’dır.
Mülkiyet Durumu
Zara ilçesi‘ne bağlı Tödürge Gölü (Demiryurt Gölü) Zara ilçesinden uzak, Canova ve Demiryurt Köyleri çevresinde yer almaktadır. Bu çalışma bölgesinde de bir büyük göl ve birkaç küçük gölden oluşmaktadır. Genelde göl çevresindeki bataklık ve taban araziler mera veya hazine arazisi olarak tescillenmişlerdir. Bu bölgede göl kenarında bir yerleşim olmadığından, göl alanına doğrudan mülkiyet baskısı bulunmamaktadır.
Çalışma alanı içerisinde mera ve hazine arazileri olarak toplam 161.784 m2 alan bulunmaktadır. Bunun dışında tescil edilmemiş göl çevresinde kullanılamaz araziler de bulunmaktadır.
Yönetim Yapısı (İdari Durum, Koruma Statüleri ve Yönetim Çerçevesi)
Çalışma alanında şimdiye kadar verilmiş bir yasal statü bulunmamaktadır. Ancak Tödürge Gölü, Önemli Kuş Alanı olarak ilan edilmiştir. Bunun yanı sıra, Tödürge Gölü kuş beslenme alanı olduğu için Bakanlık tarafından Ramsar’a aday alan olarak tanımlanmaktadır.
Zara ve köylerinde çevre koruma ile ilgili bir dernek bulunmamaktadır.
Jeolojik ve Topoğrafik Özellikler
Genel Jeoloji
Tödürge Gölü’nün yer aldığı Tersiyer havzası kuzeydoğudan Kuzey Anadolu Fay zonu ile sınırlanır. Havzanın kuzeybatısında yer alan Karaçayır formasyonu ile güneyinde yer alan Munzur kireçtaşlarını tektonik olarak Refahiye ofiyolitli karışığı üzerler. Refahiye ofiyolitli karışığı Üst Maestrihtiyen yaşlı karbonatlı sığ deniz çökelleri tarafından örtülür. Bu karbonatlar Paleosen-Eosen yaşlı olistostromal fliş özelliğindeki derin deniz çökellerine geçer. Oligo-Miyosen ve Miyosen yaşlı evaporitli denizel, lagüner ve karasal kırıntılılarla karbonatlar tüm birimler üzerine uyumsuz çökelmiştir. Pliyo-Kuvaterner ise karasal çökellerle temsil edilmiştir.
Proje Alanı Jeolojisi
Tödürge Gölü’nün çevresindeki az eğimli ve tepelik alanların hepsi batı kesimi hariç olmak üzere bölgede de çok geniş alanlar kaplayan Orta-Üst Miyosen yaşlı Hafik formasyonunu oluşturan kiltaşı arakatkılı jipsler üzerinde bulunmaktadır. Tödürge Gölü batısındaki düz alanlar ise Kuvaterner yaşlı alüvyonlar üzerinde bulunmaktadır.
Stratigrafi
Miyosen
Hafik formasyonu (Th)
Beyaz renkli jips ve alacalı (kırmızı, yeşil, mavi, şarabi) renkli kiltaşı-kumtaşı ardalanmasından oluşan birimde hakim kaya jipstir. Yaklaşık 700-750 m kalınlığa sahip birim lagüner ortamda çökelmiştir. Birim uyumsuz olarak Zöhrep formasyonu tarafından örtülmektedir. Hafik formasyonu içinde bulunmuş fosil gruplarına göre formasyonun yaşı Orta-Üst Miyosen (Seravaliyen-Tortoniyen)’dir.
Kuvaterner
Alüvyon (Qal)
Proje alanında Düzlüklerde oluşmuş çakıl, kum ve çamur depolarından ibarettir.
Topoğrafik Özellikler
Tödürge Gölü güneyde Kızılırmak ile kuzeyindeki dağlık alan arasında yer alan tipik bir karst topoğrafyası sunmaktadır. Gölün batı kesimlerinde topoğrafya genelde düz olup 1290-1300 m kotları arasındadır. Gölün doğu kesimleri ise dağlık bir yapıda olup dağ ve tepeler arasında birçok karstik çöküntü alanı mevcuttur. Bu alanlarda ise kot değerleri 1315-1360 m arasında değişmektedir. Proje alanı içindeki önemli tepelik alanlar Küpünbaşı Tepesi (1369 m), Deliklerbaşı Tepesi (1365 m), Çorağın Tepesi (1330 m) ve Kömüş Tepesi (1359 m) olarak sayılabilir.
Tödürge Gölü batı kesiminde eğim % 0-5 arasında değişirken, gölün doğusundaki alanda eğim % 15-25 arasında yer yer ise 25’den büyük değerler almaktadır. Yüksek eğimli alanlar arasındaki düşük eğimli alanlar karstik çöküntü alanları olup eğim analizinde net bir şekilde görülmektedir.
Tödürge Gölü’nün batı kesimlerinde genelde G-GB ve B yönleri hakimken gölün doğusundaki dağlık alanlar arasındaki karstik çöküntüler yüzünden hemen hemen her yönde gelişmiş yüzeylemeler görülebilmektedir.
İklimsel ve Meteorolojik Özellikler
İklim, bir bölgede uzun yıllar boyunca görülen hava olaylarının ortalamasıdır. İklim, bir yerin konumuna, topografik yapısına, deniz ve büyük göllerden olan uzaklığına ve bitki örtüsüne bağlı olarak değişir. Bu nedenle küçük bir bölgede dahi farklı iklim tiplerine rastlamak mümkündür.
Türkiye’de genel olarak dört ana iklim tipi görülür. Bunlar; Karasal iklim, Akdeniz İklimi, Marmara (Geçiş) İklimi ve Karadeniz İklimidir.
Sivas’ta ana hatlarıyla karasal iklim görülür. Yazları çok sıcak ve kurak olup, yaz mevsimi oldukça kısadır. Kış ayları ise soğuk, uzun ve kar yağışlıdır. Sivas İç Anadolu Bölgesi’nin en soğuk ilidir. Kış ayları dondurucu soğuk olup, kış ortalama sıcaklığı 0 °C civarındadır.
Devlet Meteoroloji İşleri (DMİ) Genel Müdürlüğü tarafından halen işletilmekte olan, Tödürge Gölü’ne en yakın meteoroloji istasyonu, alana yaklaşık 12 km uzaklıkta bulunan Zara İstasyonu’dur. Dolayısıyla, bölgenin iklimsel ve meteorolojik durumunun değerlendirilmesinde DMİ Genel Müdürlüğü’nden temin edilen Zara İstasyonu’na ait rasat kayıtları kullanılmıştır.
Sivas’ın uzun yıllar verilerine göre hâkim rüzgâr yönü Kuzey (N)’dir. Son 40 yıllık esme sayıları toplamı göz önüne alındığında; en fazla esen rüzgârlar sırasıyla, Kuzey Kuzeydoğu (NNE), Kuzey Kuzeybatı (NNW) ve Güney Güneybatı (SSW) yönündedir.
DMİ Genel Müdürlüğü tarafından temin edilen Sivas İli Zara İlçesi’ne ait ortalama ve en düşük nem verileri Meteoroloji İstasyonu kayıtlarına göre yıllık ortalama nem % 63,8’dir. En düşük nem % 2 ile Temmuz ayında, en yüksek ortalama nem ise % 72,9 ile Aralık ayında gözlenmektedir.
Sivas İli Zara İlçesi’nde en düşük sıcaklık -36,2 oC ile Ocak ayında, en yüksek sıcaklık ise 39,2 oC ile Temmuz ayında kaydedilmiştir. Sıcaklık, Ocak ayından Temmuz ayına kadar düzenli olarak artmakta; Temmuz ve Ağustos aylarından sonra Ocak ayına kadar da yine düzenli olarak azalmaktadır.
40 yıllık rasat kayıtlarına göre; Sivas İli Zara İlçesi’ne düşen yıllık ortalama toplam yağış miktarı 44,1 mm, günlük en çok yağış miktarı ise 68,3 mm olarak kaydedilmiştir. En çok yağış alan ay Nisan, en az yağış alan ay ise Ağustos ayıdır.
Sivas İli Zara İlçesi’ne ait mevsimlik yağışların yıl içindeki dağılım oranlarından da görülebileceği üzere; yağışlar çoğunlukla % 40’lık oranla İlkbahar mevsiminde meydana gelmektedir.
Hidrolojik ve Hidrojeolojik Özellikler
Tödürge Gölü, Türkiye genelinde ayrılmış olan su havzalarından Kızılırmak Havzası içinde yer almaktadır. Tödürge Gölü’nün beslenimini büyük ölçüde yüzeysuları, kaynaklar ve yağışlar sağlamaktadır. Dolayısıyla Tödürge göl seviyesi, bölgedeki yağışlara bağlı olarak değişmektedir. Tödürge Gölü karstik jipslerden oluşmuş çok geniş bir beslenme alanına sahip olup, su beslenimi ve boşalımı çok hızlı gerçekleşmektedir.
Tödürge Gölü suları geçmişte inşa edilen bir bend yapısı ve kurutma kanalı ile batıya doğru yönlendirilmiştir. Dolayısıyla göl suları belli bir kotu aştıktan sonra alanın batısına doğru kanal boyunca drene olmaktadır. Tödürge Gölü tabanını tamamıyla karstik yapıdaki Hafik formasyonuna ait jipsler oluşturmakta olup inceleme alanı içindeki göllerin birbiriyle bağlantılı olduğu ve göl dibinden kaynak çıkışları olduğu düşünülmektedir.
Tödürge Gölü’nü besleyen kaynaklardan bir diğeri ise Tödürge Gölü doğusundan gelen Acısu Deresi olup, önemli su potansiyeline sahip olan önemli yüzeysularındandır. Tödürge Gölü’nün yaklaşık 1,3 km doğusundaki kaynak çıkışı ile oluşan Acısu Deresi, Silgin mevkiinde Tödürge Gölü’ne karışmaktadır.
Bölgedeki jipsler Tödürge Gölü ve çevresindeki hidrojeolojik döngüyü sağlamakta olup aşırı yağışlarda göle beslenim yüksek olmakta, kurak zamanlarda ise göl seviyesi geçirimliliğe bağlı olarak azalmaktadır. Aralık ve Nisan aylarında yapılan arazi çalışmalarında göllerdeki seviye farklılığı ve yüzeysel su akışlarının değişimi de gözlenmiştir.
Yağış Analizi
Proje kapsamında Tödürge Gölü için Zara Meteoroloji istasyonu (DMİ 17716) bölgeyi temsil eden istasyon olarak uygun görülmüş olup, Zara DMİ Tödürge Gölü’nün yaklaşık 12 km doğusunda yer almaktadır.
Sivas çevresindeki sulak alan ekosisteminin mevcut meteorolojik özelliklerini yansıtması amacıyla, DMİ tarafından işletilen ve işletilmiş olan MGİ’da gözlenen uzun yıllar yağış ölçümü bulunan istasyon seçilmiştir. Sivas çevresi sulak alan ekosistemi çevresinde değerlendirmeye alınan MGİ’daki 40 yıllık gözlem süresi içerisinde yıllık ortalama toplam yağış ve eklenik sapma değerleri ayrı ayrı hesaplanmıştır.
Zara MGİ Yağışları
Zara MGİ’nun 40 yıllık ortalaması 528,72 mm olarak hesaplanmıştır. 1988 yılında maksimum yıllık toplam yağış miktarı 700,3 mm ile en yüksek, 1994 yılında 415 mm ile en düşük değerine ulaşmıştır.
Zara Meteoroloji İstasyonu yağış değerleri için çizilen “Birikimli Eklenik Sapma Grafiği”nde, söz konusu 40 yıllık dönem içindeki kurak ve yağışlı dönemler belirlenmiştir. Zara Meteoroloji İstasyonu için 1970 ve 2010 yılları arasında uzun yıllara ayrılmış periyotlar halinde yağış ve kurak dönemlerin birbirini izlediği görülmüştür. 1970-1977 yılları arasında kurak dönem, 1977-1988 yılları arasında 11 yıllık yağışlı dönem, 1988-1994 yılları arasında 6 yıllık kurak dönem, 1994-2000 yılları arasında 6 yıllık yağışlı dönem ve tekrar 2000-2008 yılları arası kurak dönem izlendikten sonra 2008 yılı ve günümüz dahilinde yağışlı döneme geçildiği izlenmiştir. Zara Meteoroloji İstasyonu, 1970-2010 yılları arasındaki 40 yıllık yağış değerleri aylara göre incelendiğinde; en fazla yağışın bahar aylarında özellikle Nisan ayında ortalama 65,67 mm yağış düştüğü, kışın başı olan Aralık ve Ocak aylarında bu yağış değerlerinin Nisan ayı yağış değerlerine biraz daha yakın olduğu görülmüştür. En az yağış alan ayın ise 7,56 mm aylık ortalama ile Ağustos ayı olduğu, Temmuz ve Eylül aylarında da bu yağış miktarına yakın yağışların oluştuğu gözlenmiştir.
Zara DMİ istasyonlarında yapılan su bütçesi bileşenlerinde Ekim-Kasım-Aralık-Ocak-Şubat-Mart-Nisan aylarında etkili yağış neticesinde su fazlalığı varken, Mayıs-Haziran-Temmuz Ağustos-Eylül aylarında yağışın azalması ve yüksek sıcaklığa bağlı yüksek ısı girdisine bağlı olarak artan buharlaşma miktarı kısmen yağışlardan kısmen de birimlerin uygun olması durumundan dolayı su eksikliği yaşandığı görülmüştür.
Hidrolojik Bütçe
Zara Meteoroloji İstasyonu’nda ölçülmüş 1970-2010 arasındaki yılların aylık ortalama yağış verileri Thornthwaite ile hesaplanan potansiyel buharlaşma-terleme değerleri kullanılarak, Zara Meteoroloji İstasyonu için hidrolojik bütçe bileşenleri hesaplanmıştır. Hidrolojik bütçe, yıl içinde yağış ve buharlaşmada gözlenen değişimlerin değerlendirilmesi amacıyla yapılmaktadır. Su bütçesinin yapılmasıyla beraber, hidrolojik bütçenin gerçek buharlaşma-terleme, eksik su, fazla su ve yeraltısuyu beslenimi gibi bileşenleri de belirlenebilmektedir.
Zara DMİ istasyonlarında yapılan su bütçesi bileşenlerinde Ekim-Kasım-Aralık-Ocak-Şubat-Mart-Nisan aylarında etkili yağış neticesinde su fazlalığı varken, Mayıs-Haziran-Temmuz Ağustos-Eylül aylarında yağışın azalması ve yüksek sıcaklığa bağlı yüksek ısı girdisine bağlı olarak artan buharlaşma miktarı kısmen yağışlardan kısmen de birimlerin uygun olması durumundan dolayı su eksikliği yaşandığı görülmüştür.
Toprak Verileri
Tödürge Gölü proje alanı toprakları üç grupta toplanmaktadır. Bunlar, alüvyal topraklar, kahverengi topraklar ve kahverengi orman topraklarıdır.
Biyolojik Veriler
Su Kimyası
Yapılan çalışmalar projenin hedefleri doğrultusunda olduğu üzere dört ana başlık halinde derlenmiştir. Bu çalışmalar;
- Arazi örnekleme çalışmalar
- Laboratuvar analizleri
- Verilerin (fiziksel + kimyasal, biyolojik) sınıflandırılması ve sunumu
- Verilerin değerlendirilmesi
Proje süresince toplam olarak 7 arazi örnekleme çalışması yapılmıştır. Yapılan örneklemeler; ön çalışmalar sırasında göller üzerinde ve çevresinde belirlenen istasyonlarından yapılmış ve bu örneklerde; göllerin suyunda toplam 19 farklı fiziksel ve kimyasal paremetre ölçümü yapılmıştır (Toplam fosfat, Çözünebilir reaktif fosfat, Toplam çözünebilir fosfat, Nitrat, Nitrit, Amonyak, Demir, Manganez, Silika, Sülfat, Su Sertliği, Kalsiyum, Toplam Alkalinite, Klorofil a, Klörür, Sıcaklık, Çözünmüş Oksijen, pH, Elektriksel İletkenlik).
TECER GÖLÜ
FOSFOR: Tödürge Gölü’nden yapılan örnekleme çalışmaları ile alınan su örneklerinin yapılan analizleri sonucunda; fosforun toplam fosfor ve toplam çözünebilir fosfor konsantrasyonlarının birbirine çok yakın değerlerde ve aynı zamanda paralel artış ve azalış gösterdiği anlaşılmıştır. Toplam fosforun ise büyük bir kısmının toplam çözünebilir fosfordan ibaret olduğu da anlaşılmıştır. Bu durum toplam fosfor ve toplam çözünebilir fosforun ortalama değerlerinin de sırasıyla 0,062 mg/l ve 0,057 mg/l olmasıyla kendini göstermektedir. Bu iki fosfor türünün yani toplam fosfor ve toplam çözünebilir fosforun en yüksek değerleri 30.05.2011 tarihinde sırasıyla 0,161 mg/l ve 0,157 mg/l olarak saptanırken en düşük değerleri 18.04.2011 tarihinde 0,007 mg/l ve 0,005 mg/l olarak saptanmıştır. Çözünebilir reaktif fosfat ise her zaman çok düşük değerlerde olmuş ve 0,001 µg/l ile 0,004 µg/l arasında değişim göstermiştir. Bu durum bize, organizmalarca kullanılabilen çözünebilir reaktif fosforun büyük kısmının organizmalarca hızla alınmasının sonucu serbest olarak suda fazla bulunmadığı fikrini vermektedir.
AZOT: Tödürge Gölü’nde çalışma süresi dahilinde toplam inorganik azot ortalama değeri 1,48 mg/l olarak saptanmıştır. Nitrat, Nitrit ve Amonyak azotu ortalama değerleri sırasıyla 1,298; 0,013 ve 0,168 mg/l olarak hesaplanmıştır. Toplam inorganik azotun en büyük kısmını Nitrat azotu (NO3-N)’nun oluşturduğu ve bunun ardından ikinci olarak Amonyak Azotunun (NH4-N) geldiği gözlenmiştir. İnorganik azotu oluşturan Nitrat azotu periyodun başlangıcında 2,5 mg/l’ye çok yakın bir değerde ölçülmekle birlikte hızlı bir azalma ile 18.04.2011 tarihine kadar düşmüş (0,65 mg/l) ve bu tarihten sonra bir miktar artarak 30.05.2011 tarihine kadar bu artışını sürdürmüştür. Bu tarihten sonra tekrar azalarak 05.07.2011 tarihinde en düşük seviyesi olan 0,52 mg/l’ye kadar gerilemiştir. Amonyak azotu ise periyodun başlangıcında en düşük olan 0,125 mg/l iken 29.03.2011 tarihinde alınan su örneklerinde en düşük konsantrasyonda saptanmış (0,019 mg/l), bu tarihten sonra az ama kademeli bir artış ile 30.05.2011 tarihinde en yüksek seviyesine ulaşmış ve bu tarihten sonra tekrar bir miktar azalma göstermiştir. Nitrit azotu ise her zaman tayin edilme sınırına yakın olarak çok düşük konsantrasyonlarda kaydedilmiştir. Bu durum Tödürge Gölü’nde sığ ve sazlık alanların çok olması ile hızlı oksidasyon sonucu nitrit konsantrasyonlarının az olmasını sağlamaktadır. Bu durum ayrıca istenen bir durum olması nedeni ile sazlık alanların korunmasının önemini göstermektedir.
DEMİR: Tödürge Gölü suyunun sahip olduğu ortalama demir konsantrasyonu 0,015 mg/l olarak hesaplanmıştır. 16.12.2010 tarihinde yapılan analizlerde Tödürge Gölü’nün sahip olduğu demir konsantrasyonu 0,005 mg/l ile en düşük kaydedilirken, 05.05.2011 tarihinde en yüksek değerine ulaşmış ve 0,031 mg/l olarak ölçülmüştür. Bu tarihten sonra örnekleme periyodunun sonuna kadar azalarak 05.07.2011 tarihinde 0,01 mg/l dolaylarına gözlenmiştir.
MANGANEZ: Tödürge Gölü’nde manganez konsantrasyonu en alt ölçülebilme sınırı (0,0004 mg/l) ile yaklaşık 0,020 mg/l arasında değişim gösterirken 15.02.2011 tarihinde 0,03 mg/l ile en yüksek değerde kaydedilmiş ve bundan sonraki örneklerin analizlerinde araştırma sonuna kadar 0,01 – 0,02 mg/l arasında değişim göstermiştir. Ortalama konsantrasyon ise 0,015 mg/l olarak hesaplanmıştır.
SİLİKA: Tödürge Gölü’nde silika değerleri her zaman 6 mg/l’nin üzerinde kaydedilmiştir. Bu durum çoğu tatlısu gölü için yüksek bir değer olarak kabul edilmektedir. En düşük silika değerleri 6,41 mg/l ve en yüksek silika değeri ise 8,3 mg/l olarak belirlenmiştir. Silika Tödürge Gölü’nde çok iniş çıkış göstermemiştir. Tödürge Gölü fitoplanktonunun çoğunluğunun diatomelerden oluştuğunu da düşünürsek, bu durum bize göl sularının diatome populasyonunu desteklemeye yeter dereceden fazla silika konsantrasyonuna sahip olduğunu göstermektedir.
SÜLFAT: 26.03.2011 ve 05.05.2011 tarihlerinde en düşük değeri olan 1420 mg/l olarak saptanan sülfat Tödürge Gölü’nde en yüksek 1741 mg/l olarak 05.07.2011 tarihinde saptanmıştır. Özellikle yaz aylarında artış eğilimi gösteren sülfat yine de çok dalgalanma göstermemiştir. Bunun nedeni, gölün oturduğu havzanın jipsli kayaçlar olması ve sülfatça sürekli bir kaynaktan beslenmesi nedeniyle olabilir.
SU SERTLİĞİ ve KALSİYUM: Tödürge Gölü’nde su sertiğinin ortalaması 177,15 mg/l hesaplanmıştır. Tödürge Gölü’nde su sertliği periyodun başlangıcında 189,5 mg/l iken bir miktar düşüş göstererek 118 mg/l’ye gerileyerek 18.04.2011 tarihinde en düşük değerde bulunmuş; ancak bu tarihten sonra artarak periyot sonuna kadar bu artışını sürdürmüştür ve 180 mg/l’nin üzerinde kalmıştır. Kalsiyum ise araştırma periyodunun başladığı 16.12.2010 tarihinde en yüksek olan 716 mg/l ölçülmüşken 15.02.2011 tarihinde 786 mg/ l olan en yüksek değerine ulaşmış ve 30.05.2011 tarihine kadar sürekli azalmış ve en düşük konsantrasyona ulaşmıştır. Bu tarihten sonra yaklaşık 40 mg/l’lik bir artışla 720 mg/l’ye kadar ulaşmıştır. Ancak kalsiyum konsantrasyonundaki bu azalış ve artışın tamamı, önemsiz sayılabilecek miktarlarda olmuştur. Tödürge Gölü suyunun sahip olduğu kalsiyum ortalaması 730 mg/l hesaplanmıştır. Diğer göllerde olduğu gibi Tödürge Gölü’nde suyun sertliğinin, başlıca kalsiyum tarafından kontrol edilmemiş olduğu göze çarpmaktadır.
TOPLAM ALKALİNİTE: Toplam alkalinite ile su sertliği birbirlerine çok benzer artış ve azalış ile yakın değerler göstermişlerdir. Bunun nedeni kalsiyum haricindeki başlıca diğer katyonlardan kaynaklanabilir (Na, K, Mg). Toplam alkalinite 125-185 mili eq/l arasında değişim gösterirken en düşük değer 18.04.2011 tarihinde 125 mg/l ve en yüksek değer ise 16.12.2010 tarihinde 200 mg/l olarak ölçülmüştür. Tödürge Gölü’nün toplam alkalinite ortalaması 165,7 mg/l bulunmuştur.
KLOROFİL: En düşük olarak 26.03.2011 tarihinde 0,743 µg/l olarak ölçülen klorofil a, bu tarihten sonra kademeli olarak artmış ve 05.05.2011 tarihinde en yüksek olan 1,65 µg/l değerine ulaşmıştır. Bu tarihten sonra azalmaya başlamış ve son örneklerde yapılan analiz sonucu 0,80 µg/l’nin biraz üzerinde tespit edilmiştir. Klorofil a değerinin 15.02.2011 tarihinde göstermiş olduğu aşırı yüksek değer, bu tarih için klorofil a analizlerinde bir kontaminasyon nedeni ile gerçek olmayan yüksek bir değerin görülmesi kanısını kuvvetle uyandırmaktadır. Dolayısı ile proje kapsamındaki bütün göller için 15.02.2011 tarihine ait klorofil a değerlerinin genel değerlendirme harici tutulması daha sağlıklı olacaktır.
KLORÜR: Tödürge Gölü’nün klorür konsantrasyonu periyot süresince 858-1250 mg/l arasında değişim gösterirken, en düşük değeri 30.05.2011 tarihinde, en yüksek değeri ise 16.12.2010 tarihinde kaydedilmiştir. Ortalama klorür değerleri 1117 mg/l hesaplanmıştır.
SICAKLIK ve ÇÖZÜNMÜŞ OKSİJEN: Sıcaklık ve Çözünmüş Oksijen değerleri tam olarak teorik eğilimi izlemiş ve sıcaklık 16.12.2010 tarihinde en düşük iken (2 0C) çözünmüş oksijen değerleri en yüksek (13,4 mg/l) konsantrasyonlarında bulunmuştur. Mevsimin ilerlemesi ve havaların ısınması, buna paralel olarak suların ısınması ile birlikte sudaki çözünmüş oksijen konsantrasyonları da düşmeye başlamış ve 05.07.2011 tarihinde en düşük değerine ulaşmıştır. Araştırma periyodu süresince ortalama sıcaklık ve çözünmüş oksijen değerleri sırasıyla; 11 0C ve 9,89 mg/l olmuştur.
pH: Tödürge gölünde pH değerleri araştırma süresince 7,7 ile 8,3 arasında değişmiştir. Dolayısı ile göl her dönemde alkali özellikte bulunmuştur. 16.12.2010 tarihinde 8,27 olarak ölçülen pH bu tarihten Mart 2011 tarihine kadar sürekli azalmış ve ancak Nisan 2011’de yapılan örneklemede pH en yüksek değeri olan 8,31 olarak ölçülmüştür. Bu tarihten sonra kademeli olarak azalan pH; 05.07.2011 tarihinde 7,96 seviyelerine kadar gerilemiştir.
ELEKTRİKSEL İLETKENLİK: Araştırma periyodunun başlangıcında 4,6 mS olan iletkenlik 18.04.2011 tarihinde en yüksek değerine ulaşmış ve 5,32 mS ölçülmüştür. Ardından yağmur sularının etkisiyle düşüşe geçen iletkenlik 4,7 mS dolaylarına gerilemiş ancak havaların ısınması ile birlikte tekrar yükselişe geçmiştir. Havaların ısınmasının sudaki katı halde bulunan çeşitli tuzların çözünürlüğünü artırmasının bu artışta etkili olduğu düşünülmektedir. Tödürge Gölü’nde ortalama elektriksel iletkenlik değerleri 4,94 mS olarak hesaplanmıştır.
Plankton
Fitoplankton
Tödürge Gölü’nde 7 divizyoya ait toplam 80 tür tespit edilmiştir. Tespit edilen türlerin dağılımı Cyanobacteria 12, Bacillariophyta 45, Cryptophyta 3, Chlorophyta 13, Euglenophyta 3, Chrysophyta 1 ve Pyrrophyta 3 türdür.
Tödürge Gölü alglerinde diatomeler (Bacillariophyta), neredeyse toplam tespit edilen türlerin yarıya yakınını oluşturmuştur. Bu durum aynı gölde yapılan önceki çalışmalar ile de büyük benzerlik göstermektedir. Diatomelerden sonra en fazla tür sayısına sahip olan divizyolar Chlorophyta (%16) ve Cyanobacterialar (%15) olarak tespit edilmişlerdir. Diğer grupların tümünün (Cryptophyta, Chrysophyta, Euglenophyta ve Pyrrophyta) tür sayısına katkısı sadece % 15 olmuştur.
Zooplankton
Tödürge Gölü’nde 3 takıma ait 9 tür tespit edilmiştir. Tespit edilen türlerin Tecer ile büyük benzerlik göstermesi her iki göl havzasının ana kayacının benzerliği nedeni ile suların benzer kimyasal özelliklere sahip olması ve göller üzerinde insan etkisinin az olmasından kaynaklanabilir. Bu durum göllerin birincil üretkenliklerinin yüksek olmaması nedeni ile de oluşabilmektedir.
Floristik Özellikler
Türkiye, ihtiva ettiği 12.000’e yakın çiçekli bitki taksonu ile (tür altı taksonlar dahil), floristik çeşitlilik bakımından ılıman kuşağın en zengin ülkelerinden biridir. Bu çeşitlilik başta ekosistem çeşitliliği olmak üzere iklimsel, edafik, topoğrafik vb. çeşitliliklerin bir yansımasıdır.
Türkiye florası bir taraftan Orta Avrupa, diğer taraftan Asya ile ilişkilidir. Uralların batısından itibaren tüm kıta Avrupa’sında 11.000 civarında tür olduğu düşünülürse, Türkiye’nin floristik çeşitlilik bakımından bir kıta özelliği gösterdiği söylenebilir. Türkiye florası ihtiva ettiği 3000’in üzerinde endemik tür ile de diğer ülkeler arasında önemli bir yere sahiptir.
Araştırma alanımız olan Tödürge Gölü, İç Anadolu Bölgesi’nin kuzeydoğu kısmında, Sivas il sınırları içerisinde yer almaktadır. Tödürge Gölü, Erzincan Karayolu üzerinde Hafik ile Zara İlçeleri arasında yer almaktadır. Davis'in Türkiye Florası’nda kullandığı kareleme sistemine göre, B6 karesinde, 37o30’-37o45’ doğu boylamları ile 39o45’-40o00’ kuzey enlemleri arasında bulunmaktadır.
Türkiye değişik bitki coğrafyası bölgelerinin etkisi altında bulunmaktadır. Ülkemiz, Holarktik âleme dâhil 3 floristik (Avrupa-Sibirya, İran-Turan ve Akdeniz) bölgenin kesişme noktaları üzerindedir. Bu bölgelerin hepsinin kendine has iklimsel ve edafik faktörlerinin yanı sıra, birbirlerine geçiş bölgelerinde ve hatta içlerinde diğer bölge özelliğine sahip yöreler olması nedeniyle de ilginç floristik karakterler bulunması çok rastlanan bir özelliktir. Floristik açıdan Akdeniz ve İran-Turan bölgelerinin birbirine benzerliği, Avrupa-Sibirya bölgesinin diğer iki bölgeye benzerliğinden daha fazladır.
İran-Turan Fitocoğrafya Bölgesi’nde kalan İç Anadolu, ülkemizde de karasal etkilerin en fazla hissedildiği bölgedir. Nitekim bölge, yazın havadaki nemin düşük olması ve doğrudan güneş radyasyonu alması ile fazla ısınır, buna karşılık kışın da özellikle kar örtüsü altında fazla miktarda yansıyan yer, radyasyondan dolayı aşırı derecede soğur.
Araştırma yapılan alanlarda önemli bir engebe bulunmamaktadır ve her iki göl alanı da endemikler yönünden zengin Anadolu diyagonalinin batısında bulunmaktadır.
Alanda genellikle Sivas ilinde jips üzerinde görülen bitkilerden; Achillea, Artemisia (Asteraceae); Chrysocamela (Brassicaceae); Gypsophila, Minuartia (Caryophyllaceae); Thymus (Lamiaceae); Allium (Liliaceae) ve Scrophularia (Scrophulariaceae) gibi cinslere ait bazı türler yaygındır.
Tödürge Gölü ve civarında proje kapsamında yapılan çalışma sonucu şu şekilde özetlenebilir: Alandan toplanan 820 örnek vardır ve bunlar 46 familya, 198 cins, 324 tür ve 329 taksondan oluşmaktadır.
Monokotiller alanda 6 familya, 32 cins, 54 tür ve 55 takson ile temsil edilmektedir. Bu bitkilerin 5 tanesi endemiktir.
Dikotiller alanda 40 familya 166 cins, 270 tür ve 274 takson ile temsil edilmektedir. Bu bitkilerin 50 tanesi endemiktir.
Tespit edilen 324 türün 55 tanesi endemiktir. Endemizm oranı ise % 17’dir ve yüksek bir orandır.
Endemikler
Tödürge Gölü civarından toplanmış bitkilerin tümünün adlandırılması sonucu belirlenmiş 55 endemiğin 43 tanesi, Türkiye Bitkileri Kırmızı Kitabı (Ekim ve ark, 2000)’na göre; LC kategorisindedir. NT kategorisinde ve VU kategorisinde beşer endemik DD kategorisinde ve EN kategorisinde ise birer endemik bulunmaktadır.
Tehlike kategorisi Endemik Tür Sayısı
LC 43
NT 5
VU 5
DD 1
EN 1
*LC kategorisindeki 43 endemik tür en az endişe verici durumda veya koruma gerektirmeyen ve tehdit altında olmayan durumdadır.
*NT, tehdit altına girebilir kategorilendirilen taksonlardır.
*VU kategorisinde olan türler zarar görebilir olarak sınıflandırılmaktadır.
*DD, taksonun dağılımı ve bolluğu hakkındaki bilgi yetersiz-veri yetersiz kategorisindeki bitkilerdir.
*EN, oldukça yüksek risk altında-tehlikede kategorisinde yer alan bitkilerdir.
Makrofitler
İnceleme konusu olan göllerde ilkbahar başı ve yaz başında yapılan makrofitik bitki inceleme ve toplamaları sonucunda göllerin sahip oldukları bitki türlerinin listesi aşağıda sunulmuştur.
Faunistik Özellikler
Balıklar
Tödürge Gölü’nde 3 familyaya ait 8 tür balık saptanmıştır.
Kuşlar
Proje alanında 70 kuş türü tespit edilmiştir.
Alanın yerli türlerinden Tepeli batağan (Podiceps cristatus) gölün hemen her yerinde aktif bir şekilde dolaşırken ve üreme sezonunda tipik kur davranışları sergilerken gözlenmiştir.